İnsanların ne kadar süre yaşayabileceği, uzun ve sağlıklı bir yaşamı neyin belirlediği, bildiğimiz kadarıyla ilgi çekici olmuştur. Platon ve Aristoteles 2.300 yıl önce yaşlanma sürecini tartışmış ve yazmışlardır .
Çalışmada:
90 yaş ve üzeri 44.000 İsveçli’nin sağlık verileri analiz edildi.
Bu katılımcılardan 1.224’ü (%2,7) 100 yaşına kadar yaşadı.
12 kan bazlı biyobelirteç ölçüldü: inflamasyon, metabolizma, karaciğer ve böbrek fonksiyonu, beslenme ve anemi ile ilgili belirteçler.
Sonuçlar:
Enflamasyon, metabolizma, karaciğer ve böbrek fonksiyonunun yanı sıra potansiyel yetersiz beslenme ve anemi ile ilgili on iki kan bazlı biyobelirteç dahil edildi. Bunların hepsi daha önceki çalışmalarda yaşlanma veya ölümle ilişkilendirilmişti.
İnflamasyonla ilgili biyobelirteç, vücutta belirli gıdaların sindiriminden kaynaklanan bir atık ürün olan ürik asitti.
Ayrıca toplam kolesterol ve glukoz dahil olmak üzere metabolik durum ve fonksiyonla bağlantılı belirteçlere ve alanin aminotransferaz (Alat), aspartat aminotransferaz (Asat), albümin, gama-glutamil transferaz (GGT), alkalin fosfataz gibi karaciğer fonksiyonuna ilişkin belirteçlere de bakıldı.. (Alp) ve laktat dehidrojenaz (LD).
Ayrıca böbrek fonksiyonuyla bağlantılı olan kreatinin ve anemiyle bağlantılı olan demir ve toplam demir bağlama kapasitesine (TIBC) de bakıldı. Son olarak beslenmeyle ilişkili bir biyobelirteç olan albümini de araştırıldı.
Bulgular
Genel olarak yüzüncü yaş günlerine ulaşanların altmışlı yaşlarından itibaren glikoz, kreatinin ve ürik asit düzeylerinin daha düşük olduğu görüldü
Çoğu biyobelirteç için medyan değerleri asırlık kişiler ile asırlık olmayanlar arasında önemli ölçüde farklılık göstermese de, asırlık kişiler nadiren aşırı yüksek veya düşük değerler sergiledi.
Örneğin, asırlık insanların çok azının yaşamlarının erken dönemlerinde glikoz seviyesi 6,5 mmol/L’nin üzerinde veya kreatinin seviyesi 125 µmol/L’nin üzerindeydi.
Biyobelirteçlerin çoğu için hem asırlık hem de asırlık olmayan kişilerde klinik kılavuzlarda normal kabul edilen aralığın dışında değerler vardı.Bunun nedeni muhtemelen bu kuralların daha genç ve sağlıklı bir nüfusa göre belirlenmiş olmasıdır.
Toplam kolesterol ve demir düzeyleri açısından beş grup arasında en düşük seviyede yer alan kişilerin, daha yüksek düzeylere sahip olanlarla karşılaştırıldığında 100 yıla ulaşma şansı daha düşüktü.
Bu arada, daha yüksek düzeyde glikoz, kreatinin, ürik asit ve karaciğer fonksiyonu belirteçleri olan kişilerin de asırlık olma şansı azalıyor.
Mutlak anlamda, bazı biyobelirteçler için farklılıklar oldukça küçüktü, diğerleri için ise farklılıklar biraz daha önemliydi.
Örneğin ürik asit için mutlak fark yüzde 2,5 idi. Bu, en düşük ürik asit seviyesine sahip gruptaki kişilerin 100 yaşına gelme şansının %4 olduğu, en yüksek ürik asit seviyesine sahip grupta ise yalnızca %1,5’in 100 yaşına ulaştığı anlamına geliyor.
Keşfedilen farklılıklar genel olarak oldukça küçük olsa da, bunlar metabolik sağlık, beslenme ve olağanüstü uzun ömür arasında potansiyel bir bağlantı olduğunu gösteriyor.
Ancak çalışma, biyobelirteç değerlerinden hangi yaşam tarzı faktörlerinin veya genlerin sorumlu olduğu konusunda herhangi bir sonuca varılmasına izin vermiyor.
Ancak beslenme ve alkol alımı gibi faktörlerin rol oynadığını düşünmek mantıklıdır.
Bununla birlikte, istisnai bir yaşa ulaşmada şansın muhtemelen bir noktada rol oynadığı söylenebilir.
Ancak biyobelirteçlerdeki farklılıkların ölümden çok önce gözlemlenebilmesi, genlerin ve yaşam tarzının da rol oynayabileceğini gösteriyor.
Araştırmacılar:
Bu bulguların, metabolik sağlık, beslenme ve olağanüstü uzun ömür arasında potansiyel bir bağlantı olduğunu gösterdiğini söylüyor.
Biyobelirteçlerdeki farklılıkların ölümden çok önce gözlemlenebilmesi, genlerin ve yaşam tarzının da rol oynayabileceğini gösteriyor.
GÜNDEM
10 Aralık 2024SPOR
10 Aralık 2024GÜNDEM
10 Aralık 2024SPOR
10 Aralık 2024SPOR
10 Aralık 2024GÜNDEM
10 Aralık 2024GÜNDEM
10 Aralık 2024